ERKEN CUMHURİYET DÖNEMİ’NDE BİR MODERNLEŞME PROJESİ: İzmir’in Yangın Bölgesinin İmarı


Sıdıka Çetin
Dr., DEÜ Mimarlık Bölümü

Cumhuriyetin ilanından sonra ilk İktisat Kongresi’nin İzmir’de yapılması, kentin “ulusal bir iktisadi merkez” olarak düşünüldüğünü gösteriyor. Bu temsiliyet, 1922 yılında yaşanan yangın felaketinden sonra, kentin yeniden inşasında da kendini gösterir. Kentsel olarak yeniden yapılandırılan Yangın Alanı’nda bir fuar bölgesi olarak Kültürpark tasarlanmış; yanısıra yeni bulvarlar, meydanlar açılmış ve 175 hektarlık alanın 92 hektarında yeni mahalleler kurulmuştur. Yürütülen imar faaliyeti, alanın bu anlamda yapılandırılması için, “bir eylem alanı” olarak seçildiğini gösteriyor.

19. yüzyılda başlayan Türkiye’deki Batılılaşma çabalarında asıl önemli aşamayı Tanzimat Fermanı’nın ilân edilme süreci oluşturmaktadır. Bu olay, geleneksel bir toplumsal yapıdan modernliğe geçişte, yasal ve idari reformların gerçekleştirilmesinde önemli bir dürtü niteliğini taşımaktadır.(1) 1923 devrimiyle başlatılan Cumhuriyet modernleşmesinin benimsediği ideolojik tavır ise onu, Osmanlı modernleşmesinden kesin hatlarıyla ayırmaktadır. Cumhuriyetçi kadrolar ne pahasına olursa olsun statükoyu korumayı değil, rakip siyasal güçlere asla yer olmayan; ilke, norm ve işleyiş prensiplerini kendilerinin belirlediği yepyeni bir düzenin inşasını amaçlamaktadır.(2) Batı tarzı yaşama biçiminin model alındığı Cumhuriyet modernleşmesinde, modern bir toplum ideali bir “proje” olarak sunulmakta, yukarıdan aşağıya reformist bir hareket olarak uygulanmakta ve çağdaş ulus-devletlere denk bir kültürel ve politik yapıya ulaşmak ana hedef olarak benimsenmektedir.(3) Bununla birlikte Cumhuriyet modernleşmesi Batı’nın emperyalist milliyetçiliğine de karşı koymaktadır.

Sosyal anlamda Kemalist modernleşme, özel alanı etkileyen derin toplumsal ve kültürel dönüşümlerin başlangıç noktası olarak görülebilir. Kemalist reformcuların halkın günlük alışkanlıklarını, davranış biçimlerini ve yaşam tarzını değiştirmeye dönük bu çalışmaları (4) Batılı dünya görüşünün topluma kazandırılması olarak algılanmalıdır. Bu nedenle 1940’ların ortalarına değin Batılılaşma “Batılılaştırma” biçimini almış ve toplumsal reformlar “halka rağmen halk için” anlayışıyla gerçekleştirilmiştir.(5) Burada aktör rol üstlenen elit sınıf, modernliğin beraberinde getireceği alışkanlık ve davranış biçimlerinin ilk taşıyıcısı olmuş ve toplumun geri kalanına örnek teşkil edecek yaşam pratiklerini çok daha çabuk içselleştirmiştir.(6)

Cumhuriyet yönetimi kuşkusuz sadece toplumsal ve sosyal anlamda bir değişim öngörmemiştir. Uygulanan modernleşme projesi ile toplumsal ve sosyal yaşamda ortaya çıkan hızlı değişimi kent mekânlarında da görünür kılmak amacıyla, daha Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren kentlerin yeniden imar edilmesi konusuna öncelik verilmiştir. Bütçedeki açıklar ve kısıtlı mali olanaklara rağmen Türkiye’de hükümetin en öncelikli konularını ulaşım, savaşta yanan yıkılan yerlerin imarı, bataklıkların kurutulması, Ankara’nın başkent olarak yeniden inşası gibi sorunlar oluşturmaktadır.(7)

Yeni başkentin devrimci bir kararla Ankara’ya taşınması ve kentin modern bir Cumhuriyet kenti olarak inşası, rejiminin somut bir başarısı olarak görüldüğü için, bu konuya merkezî yönetim büyük önem vermektedir. Ancak yangınla harabeye dönen İzmir’in de aynı şekilde yeniden inşası, rejimin gücünü kanıtlamak bakımından bir o kadar önem taşımaktadır. Bu temsili anlamın yanısıra Yangın Bölgesi’nin imarı, alanın büyüklüğü ve denetimsizliği gözönünde tutulduğunda, ortaya çıkan düzensizliğin önlenebilmesi bakımından pratik bir zorunluluk arz etmektedir. Üstelik kentte gelen mübadil ve göçmenlerden dolayı ortaya çıkan konut sorununu ve hayat pahalılığı da en az güvenlik sorunu kadar acil çözüm gerektirmektedir.(8) İşte bu çalışmayla hedeflenen de, 1922 yılında yaşanan yangının ardından, Erken Cumhuriyet Dönemi boyunca İzmir’in ‘Yangın Bölgesi’nde yürütülen imar faaliyetlerinin morfolojik yapıya etkileri ve bunun uzantısında ortaya çıkan konutlardaki tipolojik farklılıkların irdelenmesidir.

Erken Cumhuriyet Dönemi’nde Ulusalcı Bir Kent Merkezinin Kurulması

İzmir’in düşman işgalinden kurtarılmasının ardından, 13 Eylül 1922’de yaşanan yangın felaketi, zengin bir ticaret ve sanayi kentinin merkez bölgesini birkaç gün içinde küle dönüştürmüştür. Yangınla birlikte liman çevresinde bulunan iş merkezleri, depolar, ünlü eğlence mekânları, oteller mağaza ve dükkanlar ile büyük ölçekte bir konut alanını içeren yaklaşık 300 hektarlık bir bölge tahrip olmuştur.(9) (Resim 1) Öte yandan yangın sonrasında Levanten sermaye ve bunların yerel aracılarının da kentten ayrılması sonucu uluslararası ticaretin temeli çökmüştür.

Tüm bu olumsuzluklara karşın Cumhuriyet yönetimi bu talihsiz olayı, şehrin geçmişinde varolan sömürgeci yapıdan kurtarmak ve ulus-devletin temel ideolojisine uygun modern bir kent merkezi oluşturmak adına bir fırsat olarak görmüştür. İlk İktisat Kongresi’nin İzmir’de düzenlenmesi de bu anlamda, ulusal bir iktisadi merkez kurma hedefi ile yeni Cumhuriyeti temsil edecek bir kent inşası hedefinin birleştirilmesi isteğinden kaynaklanmaktadır.(10) Bunun sonucunda hem merkezî, hem de yerel yönetim Yangın Bölgesi’nin belirlenen hedefler çerçevesinde yapılandırılması için, burasını bir eylem alanı olarak seçmiştir.

Ulus inşası sürecinin önemli bir adımı olarak görülen kent planlarının hazırlatılması, dönemin en öncelikli konusudur. Çünkü modern kent, ulus-devletin mekânsal bir ifadesi olarak görülmekte ve modern kentteki yeni kurumların, kent mekânı ve mimarisi ile fiziksel somutluk kazanacağı düşünülmektedir.(11) Cumhuriyetin modernleşme projesi çerçevesinde yeniden kurgulanmak istenen İzmir’de de acil bir kent planına ihtiyaç bulunmaktadır. İzmir’in yangın sonrası yeniden inşa edilme sürecinde hazırlanan ilk kent planı, 1925 yılında onaylanarak yürürlüğe giren Danger-Prost Planı’dır. (Plan 1) Yangın Bölgesi’nin imarına yönelik hazırlanan bu plan ile alanın Cumhuriyet dönemindeki ana strüktürü oluşturulmuştur. İzmir kentini işlevsel bir bütün olarak yeniden düzenleyen nazım plan, işlevsel bölgeleme (zoning) ilkesine dayanması açısından bir yandan modernist bir planlama anlayışını yansıtırken, diğer yandan Fransız Beaux-Arts Okulu’na özgü klasik bir mekân düzenleme geleneğinin ürünüdür.(12)

Plan ayrıca, Cumhuriyetin modernleşme hedefini kentsel mekânda görünür kılacak mekân temsillerini de üretmektedir. Fevzipaşa Bulvarı’ndan başlayarak Alsancak kesiminin önemli bir bölümünü içine alan bölgede geniş bulvarların kesişim noktasında yer alan meydanlar, Danger-Prost Planı için özel bir önem taşımaktadır. Bunlar arasında, anıtsal özellikteki Cumhuriyet Meydanı’nın merkezinde yer alan Atatürk Anıtı ve karşısında öngörülen belediye binası, yeni kurulan devletin temsili öğeleri niteliğindedir. Tüm kompozisyonun merkezinde ise 60 hektar genişliğinde bir yeşil aks oluşturulmuştur.(13) Daha sonraları genişletilerek bugünkü Kültürpark’ı oluşturacak olan bu yeşil alan, ideolojik bağlamda geniş halk kitlelerini eğitmeyi amaçlayan bir “halk üniversitesi” mantığında kurgulanmıştır. Bu anlamda Kültürpark, içinde Cumhuriyetin modern yaşam pratiklerini doğrudan yansıtan temsili tipolojilerin bulunduğu bir kentsel rekreasyon alanı olarak karşımıza çıkmaktadır.(14)

Bu rasyonel ağın mafsallaşan uzantıları, belirtilen kamusal odağa yönlendirilmiş konut alanlarıdır. Ana hatlarıyla 8 bölgeye ayrılan Danger-Prost Planı’nda konut alanları, planın en önemli bölümünü oluşturmaktadır.(15) Yeni plan, yangın kalıntılarının temizlenmesi ile elde edilen boş alanda önceki fiziksel doku ve mülkiyet sistemine hiçbir biçimde bağlı kalmaksızın hazırlanmıştır.(16) Plandaki konut alanları, yangın öncesinde Levanten nüfusun ve yerli etnik grupların egemenliğinde olan mahallelerde (Frenk, Rum ve Ermeni mahalleleri) odaklanmaktadır. Bu nedenle ulus-devlet imajına daha güçlü bir vurgu sağlayabilmek için, Yangın Bölgesi’nin modernist konutlar ve ideolojik içerikli kent imgeleriyle donatılmasına özel önem verilmiştir.

Plana göre konutların inşa edilebilmesi için öncelikle yol, kanalizasyon ve su gibi altyapı işlemlerinin gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Halk arasında “yangınlık” olarak tabir edilen mezbelelik alanların genel görünümünü düzeltmeye yönelik çalışmalar sonucu 1935 yılına kadar 207.000 metre kare arazi üzerinde Vasıf Çınar, Kazım Özalp, Şükrü Kaya bulvarları ile Doktor Mustafa Enver Bulvarı’nın bir bölümü, Çayırlıbahçe ve Alsancak meydanları, Panayır’dan Lise’nin yanına giden yollar yapılmış ve 175 hektarlık yangın sahasının 92 hektarında yeni mahalleler kurulmuştur.(17) Bununla birlikte plana ilişkin revizyonlar, uygulanmasından vazgeçilen 1937 yılına kadar devam etmiştir.

devamı> http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfmsayfa=mimarlik&DergiSayi=40&RecID=984

No comments:

Post a Comment